Kim bana sordu ki geldim şu azap dolu dünyaya,seçmeden,Asırlar önce yazılan küflü kitabe,kederimin önsöz olduğu kaderimi belirleyen,Ne bilirsin ki belki yarın dualar eşliğinde kefenin içinde bu beden,Kimsesiz bi mezar silik hatıradır şimdi,soğuk mahzenlerde ölüme terkedildiğim günlerden,Bir yüreğim var ama ne fayda ki yakılmış hislerle dolu,Dünya tiyatrosunda rolümü unuttum,kesmeli mi ki umudu?İçimdeki ben bana yolumuz ne zaman ayrılacak diye sordu,Cevabım ise "nefesim solduğu,gözlerim donduğu zaman"oldu.Azrail denen karanlıktır,bana en yakın komşum,İşgüzar şaytandır,sözlerimi yazdığım namasum,Meleğimle yazdığım şarkılar oldu,en biüyük kabusum,Karamsar çizdiğim tablolardı,affa değmeyen tek suçum.Ölümü bile rahatta beklerken,atmosfere nefesimi vermeye korkarım,Kendimden başka kimseye dokunmaz,yoktur zararım,Mor menekşe misali soldurur her gece beni,mahrem günahlarım,Dedim ya karamsarım,gülmek kelimesinin anlamına sözlükten bakarım.Hezayanlar fışkıran kalbim, duygusal benin mezarını kazarken,Yaralı dilim, noktasız cümlelerime ünlem koyarken,Nasırlı ellerim,aynadaki ağlamaklı yüz suretini silme çabasındayken,Vefasız bir yar,giymem için bir kefen uzatır erkenden.Ben ki onun gözlerini yıllanmış sandıklarda saklayıp kilit üstüne kilit taktım,tek bir sözünü cellet,sessizliğni ise ölüm fermanım diye tanımladım,Saçının bir teli kopunca ağlarım,bilirsiniz bu benim en zayıf tarafım,O vefasız bu yazımda da girdi araya,söyle benim mi suçum TANRIM! ! !
8 Şubat 2008 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder